Orta ve İç Kulak Cerrahisi
Ana sayfa » Tıbbi Birimler » Kulak Burun ve Boğaz Hastalıkları » Orta ve İç Kulak Cerrahisi
Seröz Otitis Media (Efüzyonlu Otitis Media)
Orta kulağı dış ortama açan tek pencere, genize doğru uzanan östaki borusudur. Bu boru kıkırdak ve kaslarla yapılmıştır. Yutkunma ve çiğneme kaslarının uzantısı olan bu kaslar, her 3-4 yutkunmada bir östaki borusunu açar orta kulaktaki atıklar ve oksijeni azalmış hava genize çıkar, burundan gelen temiz hava orta kulağa girer ve östaki kendiliğinden kapanır. Çocuklarda bu boru tam anlamıyla gelişmemiştir. Kolay açılıp kapanamayan ve eğimi az olan dolayısıyla da boşaltım fonksiyonu azalan veya genize açılma deliğinin önünde geniz eti ile kapanmış olan östaki normal fonksiyonunu yerine getiremez. Havası orta kulağı örten mukozadaki damarlar tarafından emilir. Orta kulakta vakum etkisi oluşur. Kulak zarı ve kulak mukozası orta kulak boşluğuna doğru çekilir. Damarlar genişler ve orta kulak boşluğuna serum ve kan elemanlarını sızdırır. Bu durumun kronikleşmesi sonucu orta kulakta devamlı sıvı bulunmasına kronik seröz otitis media denilir.
Bu durum işitme kaybına yol açar. KBB uzmanının yapacağı otoskopik, endoskopik veya otomikroskopik muayene hastalığın tanınmasında en öncü yöntemdir. İşitme ve ortakulak basıncını ölçen timpanometri testleri tanıyı kesinleştirmede faydalı olur. Erişkinlerde sebebi mutlaka ortadan kaldırmak sonra kulağa müdahaleye yönelmek gerekir. Çocuklarda neden geniz eti ise, seröz otitis media geniz etinin alınması için yeterli sebeptir. Seröz otitis media tespit edilmiş bir çocukta timpanogram değerleri alındıktan sonra 20 günlük antibiyotik tedavisi (gerekirse 2 veya 3 defa tekrarlayarak) sonrasında kulak muayenesi ve timpanogram değerleri ile karşılaştırarak ilaç tedavisine cevap vermeyen hastalara ventilasyon tüpü tatbik edilmesine karar verilebilir.
Kronik Otitis Media
Kronik otitis media (kronik orta kulak iltihabı) hastalarının orta kulağında oluşan kronik hastalığı gidermek için yapılan, kulak zarı deliğinin kapatıldığı, kulak kemikçiklerinde varsa harabiyetin düzeltildiği, onarıldığı ameliyata verilen addır. Bu ameliyatın birkaç alt gurubu vardır.
- Miringoplasti: Sadece kulak zarındaki deliğin tamir edilmesi.
- Ossiküloplasti: Zar sağlamdır. Sadece işitmenin düzeltilmesi için kulak kemikçiklerindeki harabiyet onarılır.
- Mastoidektomi: Kulak arkasındaki kemiğin içerisinde bulunan hücreler (mastoid hücreler) temizlenir.
Kronik orta kulak hastalığı olanlarda orta kulak veya mastoidde kolesteatom oluşması en büyük sorunlardan biridir. Dökülen dış kulak yolu derisi veya kulak zarı dış tabakası hücrelerinin sarmal halinde birleşerek oluşturduğu parlak beyaz renkte topaklardır. Bu topakların çekirdek kısmında yağ asitleri olduğundan kolesteatoma adı verilmiştir. En önemli özelliği soğan zarı gibi sarmal şeklinde büyümesi, büyüdükçe de kemik kısımlara baskı yaparak kemik erimesine yol açmasıdır. Ayrıca salgılanan enzim ve asitleri de kemiğin erimesine kurutulmayan iltihap ve enfeksiyonlara yol açar. Kronik orta kulak iltihaplarında en çok komplikasyona yol açan şey bu kolesteatomlardır. Önüne gelen her şeyi tahrip eder. Yüz siniri kanalını eritir. Kanalda sinirin hasar görmesine sebep olur. Orta kulak veya mastoidi beyne veya beyinciğe açarak menenjitlere, apseleşmelere yol açar. Dolayısıyla, kolesteatomlu kronik orta kulak hastası, operasyona önemli bir adaydır.
Otoskleroz (Orta Kulak Kemikçiklerinde Kireçlenme)
Otoskleroz, iç kulağı çevreleyen kemik kapsülün kontrolsüz bir şekilde yer yer kireçlenmesidir. Bu kireçlenme odağı daha çok, üzengi kemikçiğinin (stapes) iç kulağa komşu olduğu kemik kapsül kısmında oluştuğundan, stapes kemikçiği bu kireçlenmeden en fazla etkilenir. Stapes kemikçiği hareketleri bozulur, hatta tamamen hareketsiz kalır. Ses dalgalarını iç kulak sıvılarına iletemez. Böylece sesin iç kulağa iletimi safhası sekteye uğramış olur. Etkilenen kulakta çınlama ve zamanla artan işitme azlığı oluşturur. Hastaların büyük çoğunluğu 20-40 yaş arası bayanlardır. Ailede işitme kaybı olan birileri çoğunlukla vardır (genetik geçiş). Tanıda en önemli olan, hasta ve aile hikayesidir. Bunun yanı sıra odyolojik testlerden işitme eşiği testi, timpanogram ve refleks testi tanıyı destekler. Kesin tanı sadece ameliyatla konur. Yani otosklerozun kesin tanısı da tedavisi de ameliyattır. Kulak zarı kaldırılıp üzengi kemiği hareketsizliği ve kireçlenme odağının görülmesi tanıyı kesinleştirir. Kireçlenme ile hareketsiz kalan stapes kemikçiğinin çıkartılıp, yerine protez takılması ameliyatı (stapedektomi) en bilinen cerrahi yöntemdir.
Meniere Hastalığı
İç kulağımız vücudun en karmaşık, en hassas ve en mükemmel organlarından biridir. Salyangoz ve yarım daire kanallar dediğimiz içinde sıvı ve işitme-denge organlarının bulunduğu bir kemik kapsülden oluşur. Salyangoz içinde işitme organı ve hücreleri, yarım daire kanallar içerisinde ise denge organı ve hücreleri vardır. Beyin omurilik sıvısı ve kan damarlarından bu kemik kapsül içine iki ayrı karakterde sıvı yapılır. Bu sıvılar kemik ve zar bölmelerle birbirinden ayrı tutulurlar. Bu sıvıların yapımı ve atılımı bir denge içerisindedir. Meniere hastalığında, damarlardan yapılan sıvının fazla üretimi ve/veya az atılımı söz konusudur. Meniere krizinde, hem denge hem de işitme organının içinde bulunduğu bu sıvı artar ve zar bölmeyi şişirir. Dolayısıyla Meniere krizinin bir bulgusu olan kulakta basınç hissi ve dolgunluk buna bağlı olarak gelişir. Bir süre sonra zar bölme yırtılır ve iki ayrı sıvı birbirine karışır. Birbirinden farklı yapılardaki bu sıvılar birbirlerine zehirleyici etki yaparak baş dönmesi atağını ve işitme kaybını ortaya çıkarırlar. Kulak uğultusu, bulantı ve kusma da çoğunlukla belirtilere eşlik eder.
Meniere Hastalığının Ameliyatı Varmı?
Meniere Hastalığında işitme seviyesine göre ameliyatlar farklılık gösterir. İşitmesi kötü olmayan ve vertigodan (baş dönmesi) muzdarip hastalara işitmeyi koruyan drenaj ameliyatları yapılabilir. İşitmesini kaybetmiş, baş dönmesinden aşırı derecede muzdarip olan hastalara ise, iç kulağı tahrip edici ve devre dışı bırakıcı ameliyatlar yapılabilir.
Kulak İçi Enjeksiyon
Son yıllarda intratimpanik (kulak zarının geçilip direkt orta kulağa ulaşılması) enjeksiyon gittikçe yaygınlaşmaktadır. Kendi kliniğimde de özellikle ani işitme kayıpları olmak üzere bir çok kulak hastalığında intratimpanik enjeksiyonu ilk tedavi yöntemi olarak kullanmaktayım.
İntratimpanik enjeksiyonun en büyük avantajı tedavi için kullanılan ilacın sadece orta kulağa verilmesinden dolayı sistemik yan etkilerinin olmamasıdır. Özellikle ani işitme kayıpların tedavisinde kullanılan kortizon, ağızdan hap olarak kullanıldığında mide şikayetleri, kilo alma ve hatta mide kanaması gibi ölümcül sonuçlarla sonuçlanabilecek yan etkilere neden olabilmektedir. İntratimpanik tedavi lokal etkili olduğundan bu yan etkiler görülmemektedir.
İntratimpanik enjeksiyon aşağıdaki durumlarda uygulanabilinir
- Ani işitme kayıpları: Aniden başlayan (3 günden kısa süreli) ve çınlama, dengesizlik ve baş dönmesinin eşlik edebildiği işitme kayıplarıdır. Bilinen tek etkili tedavisi kortizondur. İntratimpanik olarak yapıldığında ağızdan alınan kadar etkili olduğu çalışmalarla kanıtlanmıştır. Ani işitme kayıplarında erken tedavi (ilk 72 saat) oldukça önemlidir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa sonuç o kadar yüz güldürücü olmaktadır. Tedaviye geç kalındığı durumularda (1 aydan daha uzun süre olmuşsa) bile intratimpanik enjeksiyon ile sonuç alınabilinmesi mümkündür.
- Meniere hastalığı: İlaçlarla kontrol altına alınamayan baş dönmelerinde intratimpanik gentamisin uygulanabilinir.
- Tinnitus (Kulak çınlaması): İlaçlarla kontrol altına alınamayan kulak çınlamalarında intratimpanik enjeksiyonlar uygulanabilinir.
İntratimpanik Enjeksiyon Nasıl Uygulanır
Önce intratimpanik enjeksiyon yapılacak kulak zarı lidokain içeren sprey ile uyuşturulur. Saç teli inceliğinde olan dental uçlu enjektör ile ilaç, kulak zarından geçilerek orta kulağa verilir. Bu esnada kulak zarı uyuştuğundan dolayı ağrı hissedilmez. Östaki tüpünden dolayı genizde ilaç tadı hissedilmesi normaldir. Kulak zarında açılan delik çok ufak olduğundan kulak zarı kendini hemen onarır ve kalıcı delik oluşmaz.