Yumurtlama Belirtileri
Ana sayfa » Tıbbi Birimler » Kadın Hastalıkları ve Doğum » Yumurtlama Belirtileri
Ovulasyon Günü (Dönemi) Olduğunu Nasil Anlaşilir?
Kadınlarda yumurtlama (ovulasyon) belirtileri nelerdir? Yumurtlama gününün yaklaştığını nasıl anlarım? Yumurtlamanın gerçekleştiğini nasıl anlarız? Yumurtlamanın olduğu veya olmadığı nasıl anlaşılır? Yumurtlama nasıl belli olur? gibi sorular özellikle gebelik (hamilelik) planlayan çiftler tarafından en çok sorulan, en çok merak edilen sorulardır.
Yumurtlama yani ovulasyon tarihi hesaplama, ne zaman, hangi günler yumurtlama olur gibi konularda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu yazıda yumurtlamanın belirtileri, işaretleri, yumurtlama döneminde hissedilen şikayet ve belirtiler anlatılacaktır.
Yumurtlama (ovulasyon) öncesi ve sonrası belirtiler:
- Vajinal (servikal) akıntıda artış olması, akıntının sıvılaşması. Kadınlar bunu “ıslaklığım arttı” şeklinde ifade ederler genellikle. Bu belirti ovulasyon olmadan bir kaç gün önce başlar.
- Vücut ısısında artış. Hastalar bu hafif artışı genellikle hissetmezler ama derece ile ölçümde rahatlıkla farkedilir. Genellikle yarım derece civarında bir artış olur.
- Kasık ağrısı: Tek taraflı (sadece sağda veya solda) kasık ağrısı genellikle yumurtlamanın olduğu gün hissedilir. Ağrı bazen iki taraflı da olabilir. Ağrının sebebi yumurtlama sırasında folikül içerisinde bulunan sıvının pelvise (rahim etrafına) sızmasıdır. Bu sıvı bir kaç günde kaybolur kendiliğinden. Ağrı genellikle bir günde biter. Bazen büyüyen yumurtaya bağlı ağrı yumurtlama olmadan 4-5 gün önce başlar, yumurtlamanın olduğu gün artar ve sonra birden kaybolur. (Mittelschmerz, orta ağrısı)
- Göğüslerde (memelerde) hassasiyet, dolgunluk, gerginlik
- Karında şişkinlik hissi
- Karında sancı ve kramplar
- Cinsel istekte artma: Genellikle ovulasyon olmadan birkaç gün önce başlar.
- Bazı kadınlarda koku, tat ve ışık gibi uyaranlara karşı aşırı hassasiyet, rahatsız olma meydana gelir.
Kadınlar Neden Adet Görür?
İki adet kanamasının ilk günleri arasında kalan ve döngünün amacı rahmi gebeliğe hazırlamaktır. Bu döngünün düzenli olarak işlemesine hem fizyolojik hem de ruhsal süreçler katkıda bulunur: Her adet kanamasının ilk gününde beyinde bulunan hipofiz adlı salgı bezinden salgılanan bir hormonun etkisiyle yumurtalıklardan birinin içinde bir yumurta hücresi olgunlaşmaya ve östrojen hormonu üretmeye başlar. Bu hormon rahim iç tabakasının kalınlaşmasından ve gebelik için ön hazırlıkların tamamlanmasından sorumludur. 14 gün süren bu kalınlaşma döneminde yumurta hücresi etrafında sıvı birikimi olur ve yumurtalık yüzeyinde yaklaşık 18-20 mm. çapında içi sıvı dolu olan ve folikül adı verilen sıvı kesesi ortaya çıkar. Bu olaylar esnasında hipofizden salgılanan diğer bir hormonun kanda seviyesi belli bir aşamaya yükseldiğinde bu gelişen folikül çatlar ve içindeki olgunlaşmış yumurta hücresi serbest kalır. Bu hücre Fallop tüpü içine girerek burada ilerlemeye başlar. Fallop tüpü içinde yumurta hücresi bir sperm hücresiyle karşılaşır ve döllenme gerçekleşirse gebelik başlar.
Yumurtlama gerçekleştikten hemen sonra kanda östrojen hormonuna ek olarak progesteron hormonu da yükselmeye başlar. Bu hormon rahim iç tabakasını döllenen yumurtanın yerleşmesi ve gebeliğin devam etmesi için uygun hale getirir ve bir anlamda östrojen hormonunun burada yaptığı ön hazırlıkları tamamlar. Gebelik oluşmazsa kanda hormon seviyelerinin düşmesiyle belli bir süre sonra rahim iç tabakası dökülmeye başlar. Bu dökülme kanamayla birlikte olur. Adet kanaması adı verilen bu kanamayla birlikte rahim iç tabakası yeni adet döngüsündeki muhtemel bir gebelik için tekrar hazırlanmaya başlar ve yukarıdaki olaylar yeniden başlar.
Kadının 28 Günü
Üreme çağında olan bir kadında ortalama 28 günde bir tekrar eden sürece adet döngüsü adı verilir. Adet döngüsü veya siklus, son adet tarihinin ilk gününden bir sonraki adet tarihinin ilk gününe kadar geçen zamanı ve bu zaman içinde kadın vücudunda gerçekleşen olayları ifade eder.
Bir adet döngüsü kadında genellikle 28 gün sürmekle birlikte 21 ile 35 gün arası normalin alt ve üst sınırlarıdır. Adet kanaması ortalama 4 gün devam eder ve 1 ile 7 gün arası normalin alt ve üst sınırları olarak kabul edilir. Adet kanaması esnasında 20 ile 80 mililitre arasında miktarda kan kaybedilir.
Adet döngüsü ergenlik döneminden, yumurtalıklarda olgunlaşabilecek yumurta hücrelerinin tümüyle tükendiği menopoz dönemine kadar devam eder. Bu zaman dilimi içerisinde gebelik döneminde ve emzirmenin devam ettiği sürenin büyük kısmında geçici olarak duraklar.
Adet görememe: Üç aylık period boyunca hiç adet görememektir.Gebelik, yumurtlama düzensizliği,yeme bozuklukları (anoreksia veya blumiya), çok fazla egzersiz yapma,tiroit bezi hastalıkları ve obezite (şişmanlık) neden olarak gösterilebilir. Nedeni saptandıktan sonra uygun tedavilerle adet düzeni sağlanmaktadır. Aksi takdirde rahim kanseri riski artmaktadır.
Düzensiz Adet Görmenin Zararları
Adet (regl) düzensizliği çok çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bu altta yatan nedene göre zararlı sonuçları olabilir veya stres, depresyon, aşırı kilo alma, aşırı zayıflama, ilaç kullanımı gibi nedenlerden oluşan zararsız bir adet düzensizliği de olabilir. Bu tür durumlarda adet düzensizliğinden çok buna sebep olan stres, kilo gibi durumlar hastaya zarar verebilir. Bu sebeplerin düzenlenmesi gerekir. Ancak adet düzensizliğinin sebepleri arasında myom, polip, hormon düzensizliği, yumurtlama bozukluğu gibi durumlar varsa bunlar da zararlı olabilir. Bu tür durumların netleştirilmesi, ilaçla veya gerekli ise ameliyatla tedavileri gerekir. Eğer sebep erken teşhis edilmezse ve tedavi geciktirirse örneğin adet düzensizliğine neden olan bir myomun büyümesi ileride daha fazla sıkıntılara yol açabilir. Adet düzensizliği olan hastaların bir kısmında yumurtlama düzensizliği vardır bu da hamile kalmayı engelleyici veya geciktirici etki gösterebilir.
Adet düzensizliği her zaman zararlı bir durum değildir hatta bazı hallerde adet düzensziliği normaldir. Örneğin adet görmeye başlanan ilk yıllarda (15-17 yaşlarda), emziren annelerde, korunma iğnesi kullananlarda adet düzensizliği normal ve beklenen bir durumdur.
Aşırı miktarda adet görme: Adet süresinin yedi günü aşması veya adet döneminde günlük ped kullanımının artması ile tarif edilebilir. Şiddetli kanama nedeniyle kansızlık ve buna bağlı halsizlik ve günlük aktivitelerin yerine getirilememesi görülebilir. Hormonal dengesizlikler, rahim urları, rahim içi veya ağzında olabilecek polip denen yapılar, anormal gebelikler, rahim içi aracı, karaciğer böbrek ya da tiroit hastalıklarına bağlı olabilir.Muayene, laboratuar, ultrasonografi ve gerekirse biyopsi ile tanı konulduktan sonra uygun medikal veya cerrahi yollarla tedavisi uygulanmaktadır.
Sık adet görme: Adet döngüsünün 21 gün altına düşmesi
Seyrek adet görme: Adet döngüsünün 35 gün üzerine çıkması
Ara kanamalar: İki adet döngüsü arası anormal kanamalar.
Amenore (Adet Görememe)
14 yaşına gelmiş ve meme gelişimi veya pubik tüylenme gibi sekonder seks karekterleri gelişmemiş bir genç kızın henüz adetlerinin başlamaması primer amenore olarak adlandırılır. Eğer meme gelişimi ve pubik tüylenme başlamışsa primer amenore diyebilmek için beklenmesi gereken yaş sınırı 16’dır.
Daha önce adet görmüş bir kadının 6 ay süreyle adetlerinin kesilmesine sekonder amenore denir.
Düzenli adet gören bir kadında hipotalamus, hipofiz, over ve uterus tamamen normal çalışmaktadır. Beyinde bulunan hipotalamus ve hipofiz FSH ve LH hormonları ile overleri (yumurtalıkları) uyarır. Uyarılan yumurtalıklar östrojen ve progesteron hormonu salgılar. Östrojen ve progesteron hormonu da uterus (rahim) iç tabakasını yani endometriyumu uyararak adet kanamalarının gelişmesini sağlar. Bu organlar arasındaki ardışık mekanizma normal ve her ay düzenli bir adet kanaması için gereklidir. Bu mekanizma herhangi bir aşamada bozulduğunda adet görememe ya da adet düzensizliği oluşur. Adet kanaması olabilmesi için bu mekanizmalar dışında kanın akış yolunda (rahim ağzında, vajinada, kızlık zarında) herhangi bir nedenle tıkanıklık olmaması gerekir.
Premenstrüel Sendrom (Adet Öncesi Gerginlik)
Bir çok kadın adet döngüsü süresince sinirlilik, gerginlik, depresyon, halsizlik ve yorgunluk hissi; çeşitli sindirim sistemi sorunları (karında şişkinlik,bulantı-kusma, kabızlık); yaygın şişkinlik ve kilo alma; ciltte akne oluşumu gibi sorunlar yaşar. Bu durumun önlenmesi için düzenli egzersiz; posalı besinlerden zengin, tuz, şeker ve kafeinden fakir bir diyet;düzeli uyku önerilmekte ancak ileri derecede şikayeti olan hastalara tıbbi tedavi önerilmektedir.
Rahim ve Yumurtalıkta Urları
Miyomlar rahimin en sık görülen tümöral oluşumlarıdır ve %99’dan fazlası iyi huyludur. Anormal kanamalar, ağrı, idrar torbasına baskı nedeniyle sık idrara çıkma ve ağrılı cinsel ilişki şeklinde şikayetlere neden olabilir. Büyüklüğüne ve yarattığı şikayetlere ayrıca hastanın yaşına ve çocuk istemine göre tıbbi veya cerrahi tedavi seçenekleri değerlendirilir. Yumurtalık urları ise muayene, ultrason bulguları ve tümör belirteçleri ile birlikte değerlendirilerek takip yada cerrahi tedavi önerilir.
Rahim Ağzı Sorunları
Rahim ağzının smear testi ile taranması tüm kadınlara yapılmaktadır. Test sonucuna göre daha ileri tetkikler (kolposkopi ve gerekirse biyopsi) kliniğimizde yapılmaktadır.
Cinsel Organ Siğilleri
Cinsel organ üzerinde veya anüs etrafında ağrısız ve sert siğiller HPV denilen bir virüs nedeniyle oluşur ve cinsel geçiş gösteren bir hastalıktır. Siğiller üzerine sürülen kremlerle tedavi edilebilir. Ya da krioterapi/koagulasyon uygulanabilir.
İdrar Yolu Yakınmaları
Sık idrara çıkma, tuvalete yetişememe ve kaçırma, idrar yaparken yanma ve kesik kesik idrar yapma gibi şikayetler değerlendirilmekte ve gerekirse ürojinekoloji birimimize yönlendirilmektedir.
Sistit Belirtileri ve Korunma Yolları
Daha çok kadınlarda görülen sistit hastalığı, sık sık ve az miktarda idrara çıkma isteği ve idrar yaparken ağrı ve yanma gibi belirtilerle ortaya çıkıyor. Tedavi edilmeyen sistitlerin böbrek iltihabına yol açabileceği, sistite yakalanmamanın en iyi yolu yeterli miktarda su içmektir.
Kadınların yüzde 20
- 40’ı tüm yaşamları boyunca en az bir kez, halk arasında mesane iltihabı’ olarak bilinen sistite yakalanıyor.
Sistit belirtileri
- Güçlü ve devamlı olan idrar isteği
- İdrar yaparken yanma
- Sık sık ve az miktarda idrara çıkma
- İdrarda kanama
- Bulanık ve kokulu idrar
- Pelvik rahatsızlık, basınç hissi
- Hafif ateş
Sistite yol açan nedenler
Sistitin en sık nedeni bakteriyel enfeksiyonlardır. En sık görülen enfeksiyon çeşidi ise bağırsak bakteri ile olan tipidir. Nedenleri içinde;
- Arkadan öne doğru tuvalet lezyonu yapmak, anüsteki bakterilerin üretraya bulaşmamasına neden olabilir.
- Seksüel olarak aktif olmak ve ‘diafram’ gibi doğum kontrol yöntemlerini kullanmak.
- Hormonal değişikliklerin olduğu menopoz ve gebelik.
- İdrar kesesinin yeterli boşalamamasına neden olan idrar kesesi sarkması, Şeker hastalığı gibi hastalığı olanlar.
- Kanser ve HIV hastalığı gibi vücut direncini düşüren hastalıklar.
- Kadın genital organlarında kronik enfeksiyonu olan kadınlar.
- Deodorant ve başka potansiyel irritan materyal kullanan kadınlarda sistit semptomlar olabilir. Sistite yakalanmamak için alınacak önlemler
- Sistite yakalanmamanın en iyi yolu yeterli miktarda su (en az günde 8 bardak) içmektir. İdrar kesesinin dolduğunu hissettiğimiz an tuvalete gitmek ve idrar kesesini tam anlamı ile boşaltmak sistitin önlenmesinde etkili bir yoldur.
- Pamuklu iş çamaşır giymek, dar pantolon giymemek sistitin önlenmesinde yardımcı olabilir.
- Tuvalet hijyenini önden arkaya doğru yapmak önemlidir. Top of Form 1
Kadınlarda Vajinismus ve İlişkiye Girememe Sorunu
Vajinismus tüm kadınların yaklaşık %1’inde ortaya çıkan bir durumdur ve vajinanın dış 1/3’lük kısmında yeralan kaslarda, penis, parmak, vajinal tampon ya da muayene spekulumu yerleştirme girişimi olduğunda ortaya çıkan istemsiz kasılmalardır. Bu kasılmalar gerçek bir girişim yanında yanlızca girişimin hayal edilmesiyle bile ortaya çıkabilir.
Bazı durumlarda vajinismus o kadar ağır olur ki, gerçek bir cinsel ilişki mümkün bile olmaz. Hatta muayene esnasında da kasılmalar ortaya çıktığından böyle bir durumda normal vajinal doğum bile mümkün olmayabilir. Vajinismusu olan kadınların büyük kısmında cinsel istek ve uyarılma tamamen normaldir ve orgazm da olabilirler. Bazı kadınlarda vajinismus baştan beri vardır, bazılarında ise sağlıklı bir cinsel yaşamı takiben sonradan ortaya çıkar. İkincil vajinismus adı verilen bu durum genellikle disparoniye (ilişki esnasında ağrı) bağlı olarak gelişir.
Vajinismusu olan kadınların özgeçmişinde çok ender olarak cinsel taciz gibi ciddi bir psikolojik travma olabileceği gibi ağrılı bir jinekolojik muayene, ilk ilişkinin çok ağrılı olması gibi psikolojik tahribat yapmış bir durum söz konusu olabilir. Katı dini inançlar ve cinsel yönelimde bozukluklar da söz konusu olabilir.
Vajinismusu olan kadınların bazılarının genital bölgeleri ve vajinalarının boyutları hakkında yanlış inançları vardır. Bu yüzden de vajinalarının içine herhangi birşey giremeyecek kadar ufak olduğuna inanabilirler.
Endometriozis, kronik enfeksiyonlar, kızlık zarının gergin olması gibi durumlar da vajinismus nedeni olabilir ve bunlar ancak komple bir jinekolojik muayenede ortaya çıkarılır. Vajinal muayenenin eşinin de refakatinde yapılması çiftin genital anatomi ve vajinanın boyutları hakkındaki önyargıları yıkmalarına katkıda bulunabilir.
Tedavide istemsiz olarak ortaya çıkan kasılmaların engellenmesine çalışılır. Kadının genital anatomiyle ilgili temel bilgileri edinmesi için eğitim yapılır. Vajinal giriş öncesi gevşemesi için teknikler gösterilir.
Hiçbir Yakınması Olmayan Kadınların Yıllık Olağan Takipleri ve Gebelik Planlayan Kadınların Gebelik Öncesi Muayeneleri
Polikliniğimize başvuran kadınlara jinekolojik muayene ve pap smear testi uygulanmaktadır. Pap smear rahim ağzı hastalıklarının teşhisinde çok önemli yer tutar. Özellikle rahim ağzı kanserlerinin erken teşhisinde çok önemli yer tutar.
- Polikliniğimiz alt birimi olan müdahale odası hizmetleri
- Endometrial biyopsi (Rahimden parça alınması)
- Rahim ağzı örneklemesi ve rahim ağzı polip çıkarılması
- Krioterapi (Dondurma)
- Elektrokoterizasyon (Yakma)
Dermoid Kist
Embryonik yaşamın başlarında kabaca 3 hücre tabakası bulunur. Bu tabakalar farklılaşarak değişik hücre ve doku gruplarını, sonunda da organları oluştururlar. Bu tabakalara germ hücre tabakaları adı verilir. Germ hücreleri kadınlarda yumurtalık, erkeklerde ise testislerde bulunur ve yumurta ile sperm hücresinin yapımından sorumludur. Bu hücrelerden gelişen tümörler pek çok değişik dokuyu barındırma yeteneğine sahiptirler. Genelde baskın olan germ tabakası ektoderm adı verilen tabakadır. Bu tabakadan başta deri ve deri ekleri olmak üzere değişik dokular gelişir. Bu nedenle yumurtalıkta görülen iyi huylu germ hücre tümörleri “dermoid kist” olarak adlandırılmaktadır.
Dermoid kist bütün germ hücrelerinden parçalar taşıyabilir ancak genelde baskın olan ektoderm tabakasıdır. Bu nedenle deri ve deri eklerine ait kısımlar daha fazla görülür. Deride bulunan sebase salgı bezleri dermoid kist içinde de bulunduğundan kist sıvısı koyu kıvamlı, sarı-kahverengi renkli, yağlı, yoğun bir sıvıdır. Kist içinde çoğu zaman saç, kıl, diş, kemik, kıkırdak, sinir gibi dokular bulunur. Boyutları çok değişkendir. Birkaç santimetreden yarım metreye kadar değişebilir.
Klinik ve Tanı
Dermoid kist genelde belirti vermez ve başka bir nedenle yapılan muayene, ultrason incelemesi, radyolojik inceleme ya da ameliyatlar sırasında tesadüfen fark edilir. Olguların yaklaşık %65′inde herhangi bir yakınma yoktur. Belirti varlığında en sık karşılaşılan yakınma karın ağrısıdır. Bunun yanısıra karında şişkinlik ve anormal uterin kanama görülebilir. Daha nadir karşılaşılan yakınmalar ise idrar ya da dışkılama problemleri ile sırt ağrısıdır.
Tedavi
Dermoid kistin tedavisi cerrahidir. Fark edildiği anda çıkartılması uygun olur. Operasyon laparoskopik ya da açık ameliyat şeklinde yapılabilir. Ancak uygun vakalarda laparoskopik yaklaşım tercih edilmelidir. Genelde üreme çağındaki kadınlarda görüldüğünden yumurtalık dokusunun korunmasına özen gösterilmeli ve sadece kist çıkartılmalı, yumurtalık alınmamalıdır. Operasyon sırasında kist rüptüre olursa karın boşluğu dikkatlice temizlenmeli, karın içinde kist içeriğine ait materyal kalmamasına büyük özen gösterilmelidir. Aksi taktirde kimyasal peritonit ortaya çıkabilir. Bu açıdan dermoid kist operasyonları özel deneyim ve dikkat gerektiren operasyonlardır.
Yumurtalık Kistinin Patlaması (Yırtılması) – Over Kist Rüptürü
Yumurtalık (over) kistleri büyüdükçe içlerinde bulunan sıvı da artar ve kistin gerginliği giderek artarak sonunda kist çeperinde yırtılma veya patlama diye tabir edilen durum oluşabilir buna over kist rüptürü denir.
Yumurtalık kistinin patlaması her zaman çok önemli problemlere yol açmaz. Bazen küçük bir kist yırtılır ve hasta bunu hiç farketmeyebilir ve normal hayatına devam edebilir. Bazen de yırtılan (rüptüre olan) kist bölgesinden kanama oluşabilir. Bu kanama bazen bir süre sonra kendiliğinden durabilir ve bir probleme yol açmaz fakat bazen bu kanama durmaz ve karın içerisine aşırı miktarda kanama olabilir ve hastada ağrı, bayılma, göz kararması, şok gibi hayatı tehtid edecek derecelere kadar durum ilerleyebilir, acil ameliyat gerekebilir. Bu nedenle özellikle yumurtalık kistinin olduğunu bilen bir hasta ağrı, göz kararması, baygınlık hissi, baş dönmesi gibi şikayetleri başlar başlamaz acilen doktora başvurmalıdır; kist rüptüre olmuş veya burkulmuş (torsiyon) olabilir.
Over kistleri bazen kendiliğinden rüptüre olurken bazen cinsel ilişki sırasında veya başka günlük aktiviteler sırasında rüptüre olurlar ve hasta şiddetli kasık veya karın ağrısı hisseder. Ağrı dışında hastanın bulantı, kusma gibi şikayetleri olabilir. Kist karın içerisine fazla kanama yaparsa halsizlilk, baş dönmesi, göz kararması, bayılma gibi şikayetler de eklenebilir. Bazen kist rüptürü olmasına rağmen karın içerisine kanama olmaz sadece kist içerisindeki sıvı akar veya kanama olsa da kısa sürede kendiliğinden durur ve hasta ağrı veya başka bir şikayet hissetmez.
Over kist rüptüründe tanı muayene ve ultrasonografi ile genellikle kolayca konur. Ultrasonla patlamış olan kist ve etrafına akan sıvı veya kanlar görülebilir. Aşırı kanama olan durumlarda hastanın tansiyonu ve kan değerleri düşük olarak ölçülür. Karın ağrısı yapabilecek diğer hastalıklarla ayırıcı tanısının yapılması önemlidir.
NABOTH KİSTLERİ (Naboti kisti, Naboth folikülü, Nabothian kist)
Naboth kisti rahim ağzı (serviks) dokusunda bulunan gözle görünmeyecek kadar küçük salgı kanallarının tıkanması sonucu biriken salgıların oluşturduğu küçük kistlerdir. Boyutlar 2 mm ile 10 mm arasında değişir. Bu kistlerin içi mukus salgısı ile doludur. Rahim ağzında bir tane veya birden fazla sayıda naboth kisti bulunabilir. Çoğunlukla muayene sırasında gözle farkedilmelerine rağmen bezen muayenede görülemez sadece ultrason sırasında tesadüfen farkedilirler. Genellikle üreme çağındaki ve doğum yapmış kadınlarda görülürler. Rahim ağzı iltihabı yani servisit ile beraber nabothi kistleri görülebilir.
Herhangi bir şikayete neden olmazlar muayenede veya ultrasonda tesadüfen görülürler.
Naboth kistleri kadında görülen normal oluşumlardan birisidir. Yani patolojik bir durum veya hastalık değildir. O yüzden hiçbir tedavi yapılmaz. Çoğu hasta doğal olarak buradaki “kist” kelimesinden dolayı endişeye kapılmakta ve Naboth kistini yumurtalık kisti gibi önemli ve tedavi gerektiren bir durum sanmaktadır. Naboth kistlerinin tedavisi veya takibi gerekmez, daha büyük boyutlara ilerlemezler, başka bir hastalığa veya kansere dönüşmezler. Fakat naboth kisti olsun ya da olmasın her kadının yılda bir jinekolojik muayene ve smear testi kontrollerinden geçmesi gereklidir.
Bartholin Kisti (Absesi)
Bartholin bezleri vaginanın girişinde bulunur ve mukus salgılar. Bezlerden birisinin kanalı tıkandığında kist denilen şişlik oluşur. Kist enfekte olursa püy içeren abse oluşur. Genellikle tek taraflıdır. Bartholin guddesinin dışa açılan kanallarının iltihabıdır.
Nedenler
Olguların çoğunda neden olan organizma gonokoksik (Bel soğukluğu)’dir. Diğer mikroorganizmalarda bu tabloya neden olabilir. İnfeksiyon başlarsa kanallar tıkanır, cerrahatli salgı dışarıya akamaz ve kanallarda birikir.Gudde dokusu abseleşmeye her zaman iştirak etmeyebilir.
Şikayetler
Akut devrede asıl ve en bariz belirti, bezin şiş ve ağrılı olmasıdır. Pürülan bir akıntı yumuşak bir bası ile kanaldan dışarı çıkabilir veya kendi kendine akabilir. Kendini flüktüasyon ile belli eden abse sık rastlanılan bir bulgudur ve eşlik eden ödem tüm vulvanın şişmesine neden olabilir.
Tedavi
Abse oluşumu kesin ise ameliyathane koşullarında ve genel anestezi altında (zira oldukça ağrılı bir işlemdir) insizyon yapılarak drenaj gereklidir.Tekrarlayan olgularda kesenin marsupyalizasyonu yapılmalıdır. İnsizyon kenarlarının abse kesesi kenarlarına dikilmesi işlemi olup hem bez fonksiyonlarının koruyan hem de nüksler oluşmasının engeller.Cep yapmak anlamına gelen bu olguda bezin salgıladığı sıvının dışarıya akması sağlanır.
Bazen ameliyat sırasında kist boşluğuna bir gazlı bez tampon olarak konulur.Bu tampon kistin akmasını sağlar ve tekrar kapanmasını engeller. Ertesi gün tampon çekilir.Diğer bir yöntem kist açılır boşaltılır içi oksijenli su ile yıkandıktan sonra içine küçük bir gümüş nitrat kalemi konulur ve kistin iki ucu krome katgüt ile sütüre edilirek sütürler 1 cm uzunluğunda bırakılır. 2-3 gün sonra uzun bırakılan bir sütür materyali çekilirse kolayca tüm kapsül dışarıya alınır.
Ameliyat sonrası ağrı kesicilerle ağrılar kontrol edilir.
Hastanede ortalama 24 saat kalınır ve 1-2 gün içerisinde normal aktivitelere dönülür.
Anormal Rahim Kanamalar
Kadın için adet kanamasının yedi güne kadar sürmesi normaldir. Eğer adet dönemi düzenli değilse, kanama süresi normalden uzun ve fazla ise, kanama dönemleri, değişiklik gösterir ise, anormal rahim kanaması anlamına gelir . Bu bölüm, anormal kanama nedenlerini, nasıl tanı konacağını, nasıl tedavi edileceğini açıklayacaktır.
Adet dönemi sırasında yumurtalıklardan salgılanan östrojen ve progesteron hormonu rahmin iç yüzeyini kaplayan endometrium dediğimiz tabakada değişikliklere neden olur. Her ay, adetin başlamasından yaklaşık 12-14 gün sonra yumurtalıklardan herhangi birisinden yumurta serbest bırakılır. Bu olaya yumurtlama adı verilir. Yumurta fallopian tüp denilen kadın kanalından herhangi birisinin içine girerek sperm ile dölleneceği yere ulaşmaya çalışır. Eğer yumurta döllenmez ise gebelik oluşmaz ve hormon düzeyleri azalmaya başlar.Bu azalma devam edince rahim içinde gelişen doku dökülecektir. Bu dökülme aylık adet kanaması dönemini ifade eder.
Adet dönemi kanama döneminin ilk gününden itibaren başlar ve gelecek adet döneminin ilk gününe kadar devam eder. Adet dönemi yaklaşık 28 gün sürer, fakat bundan daha uzun ve kısa olabilir. Eğer dönem 35 günden daha fazla veya 21 günden kısa ise anormal olarak düşünülmelidir. Adet döneminin, 3 normal dönem boyunca yada 6 ay boyunca olmamasına amenore denir. Normal olmayan bu durumun, çeşitli nedenleri olabilir.Eğer adet döneminiz gecikir ise doktora başvurmanız gereklidir.
Anormal rahim kanamaları:
- Adet dönemleri arasındaki kanamalar
- İlişkiden sonra olan kanamalar
- Adet döneminin herhangi bir zamanında olan damlama tarzında kanamalar
- Adet kanamasının normalden fazla veya uzun olması
Anormal kanama herhangi bir yaşta olabilir. Kadının hayatında adet dönemlerinin anormal sayılabilecek şekilde düzensiz olduğu bazı dönemler vardır. Adet döneminin ilk başladığı 9-16 yaşlar arasındaki adet dönemleri, böyle olup düzenli değildir. Yaklaşık 35 yaş gibi çok erken zamanda başlayabilen ve yaklaşık 50 yaş civarına kadar devam eden perimenopozal dönem de böyle bir süreçtir Bu dönemde her adet döneminin giderek kısalması normaldir. Aynı zamanda adetlerin gecikmesi ve kanamanın azalması bu dönemde normal olabilir. Ama kanamanın fazla olması her şekilde araştırılmalıdır.
Nedenler
Anormal kanamanın birçok nedeni vardır. Doktorunuz bulunduğunuz yaş gurubunda en sık görülen anormal kanama nedenlerini kontrol ederek kanama nedeninizi daha kolay saptayabilir. Bu nedenlerin bazıları ciddi olmayıp kolayca tedavi edilebilir. Bazıları ise ciddi olabilir. Mutlaka hepsi kontrol edilmelidir. Bazı kadınlardaki anormal veya fazla kanamanın nedeni hormonal olabilir. Bu durum belli hormonların, vücut tarafından fazla veya az üretilmesi ile ilişkili olabilir. Bazen de troid bezindeki sorunlar (guatr) yada bazı ilaçların kullanımına bağlı olarak ortaya çıkabilir.
Anormal Kanamanın Diğer Nedenleri
- Gebelik
- Düşükler
- Dış gebelik
- Doğum kontrol yöntemlerine bağlı olan sorunlar (doğum kontrol hapı, spiral vs…)
- Rahim veya rahim ağzının iltihapları
- Myomlar
- Pıhtılaşma bozuklukları
- Polipler
- Çeşitli tip kanserler (Uterus -Rahim
- , serviks -rahim ağzı
- , vajen -hazne )
- Kronik medikal sorunlar (tiroid, şeker hastalığı)
Tanı
Anormal kanama tanısını doktorunuzun koyabilmesi için ilk yapılacak şey hastanın kişisel ve ailesel sağlık öyküsünün alınmasıdır. Bunun için:
- Geçmişteki veya şimdiki hastalıkları
- Kullandığı ilaçlar
- Doğum kontrol hapı kullanımı
- Vücut ağırlığı, yeme ve egzersiz alışkanlıkları, stres düzeyi sorgulanır.
Doktorunuz aynı zamanda adet düzeninizi de soracaktır. Bunun için bir takvim üzerinde adet başlama ve kanama zamanlarının işaretlenmesi size yardımcı olacaktır. Takiben fizik muayene olacaksınız. Kan sayımı, eğer gebelik varsa bunları gösteren kan testleri yapılacaktır. Sizin yakınma ve bulgularınıza göre aşağıda sıralanan testlerden bir veya daha fazlasına gereksinim duyulabilir.
- Hormon düzeyleri
- Endometrial biyopsi: Rahim içinin bir kateter yardımıyla kibarca kazınması sonrası alınan parçanın, mikroskop altında değerlendirmesi.
- Ultrason: Ses dalgalarının oluşturduğu görüntüler yoluyla pelvik organların değerlendirilmesidir. Bu cihaz, hazne yoluyla yada karın üzerinden kullanılır.
- Sonohisterografi (SİS): Küçük bir plastik kateter kullanılarak rahim içinin steril sıvı ile doldurulmasını takiben vajinal yolla yapılan ultrasonik değerlendirilme
- Histeroskopi: Teleskoba benzer ince bir alet yardımıyla vajen ve rahim ağzından geçilerek rahim içinin direkt gözle incelenmesi
- Dilatasyon ve küretaj (D&C): Rahim ağzındaki açıklığın genişletilerek, rahim içini döşeyen tabakadan kazımayla ya da vakumla örnek alınmasıdır. Bunu takiben alınan parça mikroskop altında muayene edilir.
Bu testlerin çoğu doktorun ofisinde yapılabilirken, bazıları, hastane koşullarında gerçekleştirilebilir.
Tedavi
Anormal kanamanın tedavisi, nedeni, hastanın yaşı, kanamanın şiddeti, çocuk isteyip istemediği gibi, birçok faktörlere bağlıdır. Hormon tedavisi veya diğer ilaç tedavileri kullanılabileceği gibi, cerrahi de uygulanabilir. Doktor verdiği tedavinin etkinliğini, ancak birkaç adet döneminden sonra değerlendirebilir. Eğer gebe olduğunuzu düşünüyorsanız, doktorunuz herhangi bir tedaviye başlamadan önce, gerekli testleri tekrar yapmaya gereksinim duyabilir.
Hormonlar
Doktorunuz adetlerinizin daha düzenli olması için, doğum kontrol hapı reçete edebilir. Bu yaklaşım diğer yakınmaların da düzelmesine yardımcı olur. Progesteron, endometrial hiperplazi denen rahim içi kalınlaşmasının, tedavisini ve önlenmesini sağlar. Hormonların kanamayı kontrol altına almaları birkaç ay sürer. İlk aylarda fazla olan kanamalar, takip eden aylarda hafifler. Hormon tedavisini sizin gebelik isteyip, istemediğinize göre verilecektir.
Diğer İlaç Tedavileri
İbuprofen’ne benzer nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar ağır kanamaları kontrol etmemize yardımcı olabilir. Bunlar ayrıca adet sancılarını azaltırlar. Bir başka tedavi seçeneği pıhtılaşmaya etki ederek tedavi olanağı sağlayan ilaçlardır (traneksamik asit). Eğer enfeksiyon var ise antibiyotik de verilecektir.
Cerrahi
Bazı kadınlarda anormal uterin kanamaya neden olan myom veya polip gibi anormal yapıların çıkarılması için cerrahiye gereksinim duyulabilir.Bu histeroskopi yardımıyla yapılabileceği gibi, bazen de açık cerrahiye gereksinim duyulabilir. Endometrial ablasyon da anormal uterin kanamanın tedavisinde kullanılır. Endometrial ablasyon, elektrik, lazer, ısı , veya dondurma yollarından herhangi birisi ile rahim içinin tahrip edilmesidir. Bu durum kanamanın kalıcı olarak ortadan kaldırılması istendiğinde yeğlenir. Tedaviden önce mutlaka endometrial biyopsi alınmalıdır. Kadın bu işlemden sonra genellikle hamile kalamaz.
Histerektomi (rahmin alınması) anormal kanamanın tedavisinde sıklıkla kullanılan bir başka girişimdir. Kadın bundan sonra gebe kalamayacaktır. Tedaviye karar vermeden önce bu seçeneklerin düşünülmesi gerekir.
Sonuç olarak;
Eğer adetlerinizin düzensiz olduğunu fark ettiyseniz, doktora başvurunuz. Anormal kanamanın birçok nedeni vardır. Doktorunuz sizi muayene etmeden, anormal kanamanın nedenini söyleyemeyecektir. Eğer, kanama nedeni bulunursa, anormal kanama da başarı ile tedavi edilecektir. Eğer tedaviye rağmen devam eder ise yada tekrarlar ise, doktorunuzun sizi tekrar görmesini öneririz.
Dismenore Sancılı Adet Görme
Adet gören kadınların yarısından fazlasının kanamalarının ilk bir iki günü ağrısı olmaktadır. Genelikle bu ağrı hafiftir. Bazen günlük aktivelerini kısıtlayacak kadar şiddetli olabilir. Bu şiddetli ağrı dismenore olarak adlandırılır.
Adet döngüsü vajinal kanamanın ilk günü ile başlar ve bir sonraki vajinal kanama zamanına kadar sürer. Bu süre ortalama 28 gündür, bu döngü boyunca ağrı yaygın bir problemdir ve çoğu kadında tedavi edilebilir. Adet dönemi hormonları (östrojen ve progesteron) yumurtalıklar tarafından üretilir. Bu hormonlar rahim duvarında muhtemel gebeliğe hazırlayacak değişikliklere neden olur. Ortalama 14. günde yumurta yumurtalıktan (over) atılır, bu olay ovulasyon (yumurtlama) olarak adlandırılır. Ardından yumurta fallop tüpünde ilerler, burada sperm tarafından döllenebilir ve döllenirse birleşmiş olan yumurta ve sperm fallop tüpü boyunca ilerler, rahime yapışır ve gebelik oluşur. Eğer yumurta döllenmezse hormon seviyeleri azalır ve bu uyarı adet döngüsünü başlatan kanamaya neden olur. Bazı kadınlarda bu adet kanamaları hafif kramplara, bazılarında şiddetli ağrılara neden olur.
Mensturel Ağrının Nedeni
Rahim bir kas dokusudur, tüm kaslar gibi kasılır ve gevşer. Kanama süresince daha şiddetli kasılır ve ağrı olarak hissedilir.
Prostaglandinler rahim tarafından üretilen kimyasal maddelerdir. Prostaglandinlerin etkisi ile rahim kasları kasılır. Kanama öncesinde bu maddelerin düzeyi artar. Döngü başında prostaglandin düzeyleri yüksektir. Mensturasyon (adet kanaması) sırasında düzeyleri azalır, bu durum ağrının neden ilk birkaç günden sonra azalma eğiliminde olduğunu açıklar.
Dismenore Bulguları
- Alt karında ağrı veya kramplar
- Baş ağrısı
- Bulantı
- kusma
- Baş dönmesi
Dismenore Tipleri
Primer (birincil) ve sekonder (ikincil) olmak üzere iki tip dismenore vardır.
Primer Dismenore
Primer dismenore prostaglandinlerin doğal üretimi sonucu oluşan pelvik ağrıdır.
Bu genellikle ilk adet siklusları sırasında başlar ve çoğu olguda ağrı atakları yaşlanmayla daha az ağrılı hale gelir.
Sekonder Dismenore
Sekonder dismenore doğal prostaglandin salınımına bağlı oluşan ağrılar dışındaki ağrılardır. Primer dismenoreye göre daha geç yaşlarda başlar. Sekonder dismenorede ağrılar normal kramplardan daha uzun sürer. Mensturasyon başlamadan ağrılar başlayabilir ve periyod sırasında daha da şiddetlenip bittikten sonra da devam edebilir. Sekonder dismenorenin en sık nedenlerinden bazıları endometriozis ve myomlardır.
Endometriozis uterusun iç tabakasının overler ve fallop tüpleri gibi uterus dışı dokularda yer almasıdır. Bu dokular bulundukları yerde aylık hormonal değişikliklere cevap vererek kanar ve dökülür. Uterus ve vajina dışında olan bu kanama özellikle periyod öncesinde olmak üzere, periyod sırasında ve sonrasında da ağrıya neden olabilir.
Myomlar uterus dışında içinde ve duvarında gelişebilen iyi huylu kas tümörleridir. Bu tümörler kanser değildir fakat ağrıya ve şiddetli menstruel kanamaya neden olabilir.
Tanı
Dismenorenin nedeni hastanın semptomları (bulgu) ve adet dönemlerini içeren tıbbi hikayesi ve pelvik muayenesi ile saptanabilir. Bunların sonuçlarına dayanarak rahim ağzından sürüntü alaınması (smear), laboratuvar testleri ve ultrason muayenesi gibi bazı ek testler istenebilir. Bazı olgularda laparoskopi olarak adlandırılan cerrahi işlem uygulanabilir. Bu işlemde göbekten küçük bir kesi yapılır ardından laparoskop olarak adlandırılan ışıklı ince bir boru şeklindeki alet ile karın içine girilir. Laparoskop doktorun pelvik organları incelemesini sağlar. Laparoskopi genellikle genel anestezi ile hastane koşullarında yapılır. Bazen dismenore nedeni bulunabilirken sıklıkla etken tanımlanamaz.
Tedavi
Dismenorenin tedavisi ilaçları ve ağrıyı azaltan teknikleri içerir. Doktor tarafından hormonal tedavi veya ilaç tedavisi önerilebilirken bazı olgularda cerrahi işleme gerek duyulabilir.
İlaç Tedavisi
Nonsteroid anti inflamatuarlar olarak adlandırılan ilaçlar prostoglandin üretimini baskılar. Böylece krampların şiddeti azalır. Bu ilaçlar bulantı ve kusma gibi yakınmaları da önleyebilir. İbuprofen ve naproksen gibi nonsteroid antiinflamatuar ilaçların çoğu reçetesiz alınabilir. Bu ilaçlar siklusun ilk günü alınırsa daha etkili olur. Genellikle bir iki gün almak yeterlidir ve beraberinde alkol almaktan kaçınılmalıdır. Kanama bozukluğu, karaciğer hastalığı, mide hastalıkları ve ülseri olan hastalar tarafından kullanılmamalı veya dikkatle kullanılmalıdır.
Hormonal Kontrosepsiyon
Doğum kontrol hapları, ağrıyı azaltır. Bazı vakalarda hormonal rahim içi araçlar önerilebilir. Bu hormonlar rahimden üretilen prostoglandin düzeylerini azaltarak kasılmaları, kanamayı ve ağrıyı, ayrıca myom ve endometrozis gelişimini azaltır. Ancak tedavinin kesilmesiyle bunlar tekrar büyüyebilir.
Cerrahi
Myomlar ağrıya neden olursa rahimi besleyen damarların özel yöntemlerle kanlanmasının durdurulması yöntemi önerilebilir. Endometriozis tedavisinde laparoskopi önerilebilir. Rahim dışında büyüyen ancak rahimin iç tabakasından köken alan doku bölgeleri laparoskopi veya ameliyat ile yok edilebilir.
Şiddetli olgularda rahim alınabilir, bu tedavide son seçenektir.
Diğer Tedaviler
- Bunlar ağrıyı hafifleten fakat önlemeyen tedavilerdir.
- B1 vitamin ve magnezyum takviyesi
- Masaj
- Akapunktur
Egzersiz: Aerobik, bisiklet, yürüyüş, yüzme gibi egzersizler ağrıyı kesen kimyasalların üretimine neden olur.
Sıcak uygulama: Sıcak banyo, batın üzerine uygulanan sıcak su torbaları ve pedler
Uyku: adet döngüsü öncesinde ve sırasında uykunuzu aldığınızdan emin olun.
Rahatlama: Meditasyon veya yoga uygulamaları.
Sonuç olarak menstruel periyod sırasında ağrı kadınlarda yaygın bir sorundur. Bu ağrıların çoğu hafiftir ve reçetesiz alınabilen ilaçlarla tedavi edilebilir. Bazen bu ağrılar çok şiddetli olabilir ve ek tedaviler gerekebilir. Eğer 2-3 günden daha uzun süren menstruel kramplar varsa doktora danışılmalıdır.
HPV Aşıları
HPV Aşılarıyla ilgili TCSB Kanser Dairesi Başkanlığı, FDA (Food and Drug Administration) ve ACIP (Advisory Committee on Immunization Practices) önerileri tamamen aynı olup hastanemiz Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği de bu konuda bilgilendirmeyi görev bilmiştir. Halen etkinliği bilinen iki ayrı firmaya ait HPV aşısı vardır. Bunlardan birisi GSK firmasına ait ikili aşı Cervarix® ve diğeri MSD firmasına ait dörtlü aşı Gardasil®’dir.
Bu iki aşı için de mümkünse seksüel ilişki öncesi olmak üzere 11-12 yaş kız ve erkek çocukları; ancak seksüel ilişki söz konusu olsa da 9-26 yaş kızlara ve kadınlara HPV testi yapılmaksızın üç doz halinde aşı yapılabilir. Ayrıca 43 yaşa kadar kadınlarda yapıldığında aynı etkinin var olduğu gösterilmiştir.
Kanser için her iki aşıda HPV 16 ve 18’e karşı antijen vardır ki bu iki tip rahim ağzı kanserlerinin %70-80’inden sorumludur. Aşılar içerisinde bulundurdukları bu iki HPV tipine karşı korurlar. Dörtlü aşıda (Gardasil®) ayrıca siğillerin %90’ından sorumlu olan HPV 6 ve 11’e karşı koruma da söz konusudur. Aşı yapılsa da diğer tiplerle kanser gelişebileceğinden Pap smear taramasına devam edilecektir.
Her iki aşı da etkili olabilmesi için üç doz kas içerisine (kol veya kalçadan) yapılmalıdır. Dörtlü aşı aşının ilk dozu yapıldıktan sonraki 2. ve 6. aylarda tekrarlanmalıdır. İkili aşı ise ilk dozdan sonraki 1. ve 6. aylarda tekrarlanmalıdır.
Gebelerde başlanmamalıdır. İlk doz yapıldıktan sonra gebe kalındıysa gebelik sonrası sıfırdan başlanmalıdır. İki doz yapıldıktan sonra gebelik söz konusu ise üçüncü doz emzirme döneminde doğumdan sonraki 6. haftadan itibaren güvenle yapılabilir. Gebe olduğu bilinmeden aşı yapılmış ise gebeliğin sonlandırılmasına gerek yoktur; doğumsal özür artışı gösterilmemiştir. Emzirme döneminde güvenle yapılabilir.
Bugünkü bilgilerin ışığında rapel (tekrar doz) gerekli değildir.
Bu aşılar canlı veya ölü virus bulundurmadığından yan etki olarak HPV enfeksiyonu, HPV ilişkili kanser veya ölüme neden olamazlar. Sadece aşı yerine bağlı kızarıklık, ağrı ve şişlik gibi tüm aşılarda var olan basit yan etkileri görülebilir.
Büyük özel sağlık sigortaları dışında geri ödeme kurumları tarafından aşının ücreti ödenmemektedir
Myom Nedir?
Rahim yumruları (myomlar) rahimdeki selim (iyi huylu, kanser olmayan) büyümelerdir. Kadın pelvisinde ( leğen kemiği bölgesi, kasık) görülen en sık büyüme tipidir. Tüm kadınların yaklaşık % 25-50’sinde bulunur. Myomları olan pek çok kadın bundan haberdar değildir, çünkü bu yumrular küçük kalabilirler, belirti veya sorun oluşturmazlar. Ancak bazı kadınlarda myomlar büyüklük, sayı ve yerleşimlerinden dolayı sorun yaratabilir. Tüm anormal büyümeler gibi, myomlar bir doktor tarafından incelenmelidir. Bu bölüm
- Myomların çeşitleri
- Belirtileri
- Tanı ve tedavisi hakkında bilgi vermektedir.
Myom Çeşitleri
Myomlar kadınlarda oldukça sık görülen iyi huylu büyümelerdir. 35 yaş üzerindeki yaklaşık her dört yada beş kadından biri bunlara sahiptir. Rahim yumruları rahmin kas tabakasını oluşturan hücrelerden gelişen büyümelerdir.
Myomların büyüklüğü, şekli ve yerleşimi büyük farklılıklar gösterebilir. Rahmin içerisinde duvarında veya dış yüzeyinde görülebilirler.
Myomlar büyüklük bakımından değişkenlik gösterir. Bezelye kadar küçük olabileceği gibi tüm karnı dolduracak boyutlara ulaşabilir. Büyüdükçe rahmin dışı kadar içini de bozabilir.
Bir kadında sadece tek bir myom veya değişik büyüklükte çok sayıda olabilir. Uzun bir süre çok küçük kalabilir, birden hızla büyüyebilirler, veya yıllar boyunca yavaş yavaş büyüyebilirler.
Nedenleri
Myomlar 30-40 yaşlarındaki kadınlarda en sıktır, ancak her yaşta görülebilirler. Myomlar oldukça sık olmalarına rağmen onlara neyin neden olduğu hakkında çok az şey bilinmektedir. Kadın hormonu östrojen büyümelerini artırıyor gibi gözükmektedir. Vücuttaki östrojen düzeyleri doğal olaylara bağlı olarak artabilir yada azalabilir. Örneğin, gebelik östrojende artışa sebep olur, menopoz ise düşüşe. İlaçlar da östrojen düzeylerinde değişikliğe yol açabilir.
Belirtiler
Myomların çoğu, büyük olanlar bile, hemen hiç belirti vermezler. Belirtiler olursa, bunlar sıklıkla şöyledir:
Adetlerde değişiklikler
- Daha fazla kanama
- Daha uzun veya daha sık adet dönemleri
- Adet sancısı (kramplar)
- Adet dışı zamanlarda vajinal kanama
- Kansızlık (kan kaybına bağlı)
Ağrı
- Karında veya belde (sıklıkla künt, ağır ve sızlatıcı, ancak keskin olabilir)
- İlişki sırasında
Baskı
- İdrar yapmada zorluk yada sık idrara çıkma
- Kabızlık, makatta ağrı yada barsak hareketlerinde zorluk
- Karın krampları
Rahimde ve Karında Büyüme
Düşükler ve Kısırlık
Bu belirtiler başka sorunların da işareti olabilir. Bu yüzden herhangi bir belirti durumunda doktorunuzu görmelisiniz.
Tanı
Myomların ilk işaretleri rutin bir jinekolojik muayene sırasında tespit edilebilir. Myomlar hakkında daha fazla bilgi verebilecek birtakım incelemeler vardır:
- Ultrasonografi rahmin veya pelvik organların bir resmini oluşturmak için ses dalgalarını kullanır.
- Salin infüzyon sonograsisi (SİS) rahim içine serum fizyolojik verilerek rahmin ultrasonografi eşliğinde incelenmesidir. Bu sayede rahim içindeki myom veya polipler ayrımlanabilir.
- Histeroskopi rahmin içerisini görmede doktora yardım için ince bir alet (histeroskop) kullanır. Vajinadan ve serviksten (rahim ağzı) içeri yerleştirilir. Bu doktorun rahim boşluğu içerisindeki bazı myomları görmesine imkan sağlar.
- Histerosalpingografi (HSG) özel bir röntgen filmidir. Rahmin ve tüplerin şekil ve büyüklüklerindeki anormal değişiklikleri saptayabilir.
- Laparoskopi karnın içerisini görmede doktora yardım için ince bir alet (laparoskop) kullanır. Göbekten veya hemen altından yapılan küçük bir kesiden içeri yerleştirilir. Doktor laparoskop ile rahmin dış yüzeyindeki myomları görebilir.
Görüntüleme tetkikleri, magnetik rezonans görüntüleme (MRI) ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi, kullanılabilir, ancak nadiren gerekir. Bazen bu tetkikler veya diğer işlemler başka bir tıbbi sorunu veya belirtileri incelemek için kullanıldığında rastlantısal olarak myomlar saptanabilir.
Sorunlar
Myomların çoğu sorun oluşturmamasına karşın nadiren komplikasyonlar gelişebilir. Rahme bir sap ile bağlı olan myomlar sap etrafında dönebilir. Bu ağrı, bulantı yada ateş yapabilir. Myomlar enfekte olabilir (iltihaplanabilir). Pek çok olguda bu ancak o alanda zaten bir enfeksiyon varsa olur. Çok nadir olgularda myomun hızlı büyümesi ve diğer belirtiler kanseri gösterebilir.
Çok büyük bir myom karnın şişmesine sebep olabilir. Bu tam bir jinekolojik muayene yapmayı zorlaştırabilir.
Myomlar ayrıca kısırlığa neden olabilir. Ancak myomlar bir çiftin kısırlığının nedeni olarak düşünülmeden önce diğer faktörler araştırılmalıdır.
Tedavi
Belirtilere yol açmayan, küçük olan veya menopoza yaklaşan bir kadında görülen myomlar sıklıkla tedavi gerektirmez. Ancak, belli yakınmalar ve belirtiler tedavi gerekliliğini işaret edebilir:
- Ağır yada ağrılı adet dönemleri
- Adetler arasında kanama
- Myom veya yumurtalık tümörü gibi başka bir tümörün ayrımının yapılamaması
- Myomun büyümesinde hızlı artış
- Kısırlık
- Kasık ağrısı
Myomlarınız varsa veya geçmişte olduysa, düzenli kontroller yaptırdığınızdan emin olun. Myomların belirtilerine sahipseniz hemen doktorunuzu görün. Myomlar ilişki sırasında ağrıya sebep olmadıkça cinsel aktivitenizi kısıtlamaya gerek yoktur.
Myomlar ilaç veya cerrahi ile tedavi edilebilirler. İlaçlar, gonadotropin salgılayıcı hormon (GnRH) agonistleri gibi, myomları cerrahiye hazırlık için geçici olarak küçültmede ve kanamayı kontrol etmede kullanılabilirler. Tedavi seçimi sizin kendi istekleriniz ve doktorunuzun myomların büyüklüğü ve yerleşimi hakkındaki tıbbi önerileri gibi etkenlere bağlıdır.
Myomektomi
Myomektomi rahmi yerinde bırakarak myomların cerrahi çıkarılmasıdır. Kadın rahmini muhafaza ettiği için çocuk sahibi olabilme şansı vardır. Bir kadın gerçekten myomektomiden sonra gebe kalırsa sezaryanla doğum yapması gerekebilir (bebek annenin karnına ve rahmine yapılan cerrahi bir kesiden doğurtulur). Ancak bazen myomektomi kısırlığa yol açabilecek rahim içi veya dışı yara izlerine neden olur.
Myomlar çıkarıldıktan sonra tekrar gelişebilir. Tekrarlamanın olasılığı myom sayısı ile yakın ilişkilidir.
Myomektomi birkaç değişik yolla yapılabilir:
- Laparotomi
- Laparoskopi
- Histeroskopi
Kullanılan metod myomların yerleşimi ve büyüklüğüne bağlıdır. Laparotomi için karına bir kesi yapılır. Myomlar daha sonra bu kesiden çıkarılır. Myomlar ayrıca karnın içini görmede kullanılan laparoskop yoluyla da çıkartılabilir.
Histeroskopi rahim boşluğunun içine doğru çıkıntı yapmış myomları çıkarmada kullanılabilir. Myomlar rezektoskop ile, elektrik gücü kullanan ince bir tel halka, veya lazer ile çıkarılabilir. Bu aletlerin her ikisi de histeroskoptan içeri yerleştirilebilir. Rahmin duvarlarında derindeki myomları çıkartamasa da bu yöntem sıklıkla bunların sebep olduğu kanamayı kontrol edebilir. Vakaların çoğunluğunda gece hastanede kalmak gerekmez.
Uterin Arter Embolizasyonu
Myomları tedavi etmede bir diğer yol uterin arter embolizasyonu (UAE) diye adlandırılır. Bu yöntemle rahme giden kan damarları tıkanır. Bu, myomların büyümesine olanak sağlayan kan akışının kesilmesine yardımcı olur.
Bu uygulama genellikle bir hastanede özel olarak eğitilmiş bir radyolog tarafından gerçekleştirilir. Bazı vakalarda ayaktan bir uygulama şeklinde yapılır. Diğer durumlarda, hastanede bir gece geçirmeniz gerekebilir.
Kendinizi rahatlamış hissetmenizi sağlayacak ilaçlar verilir. Kasık bölgenize küçük bir insizyon (kesi) yapılır. Daha sonra kateter denen küçük bir tüp rahmin iki arterinin (atardamar) her birinden geçirilir. Kateter ile myoma kan taşıyan arterlerin içine küçük partiküller (yaklaşık kum tanesi büyüklüğünde) enjekte edilir. Bu myoma olan kan akışını durdurur ve küçülmesine neden olur.
Pek çok kadın işlemden sonra birkaç saat ağrılı kramplar yaşar. Bazı kadınlarda bulantı veya ateş olur. İlaçlar sıklıkla bu belirtilerin tedavisine yardımcı olur.
Nadir olsa da UAE ile bazı komplikasyonlar olabilir. Komplikasyonlar enfeksiyon ve rahmin yaralanmasını içerir. Kadınların çoğunda düzenli adet periyotları işlemden kısa süre sonra geri döner. Ancak nadir durumlarda adet yeniden başlamaz ve menopoz başlar. Bu, uygulama zamanında 45 yaş ve üzerinde olan kadınlarda daha sıklıkla görülür. UAE’nun bir kadının üretkenliği, çocuk sahibi olması üzerindeki etkileri bilinmemektedir. Çocuk sahibi olmayı isteyebilecek kadınlar diğer tedavi şekillerini düşünmek isteyebilirler. Bu yöntem her tür myoma uygulanamaz. Bu seçeneği denemek isteyen hastaların bu yönteme uygunlukları açısından bir Kadın-Doğum uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekir. Doktorunuzla UAE’nun sizin için bir seçenek olup olmadığını konuşunuz.
Histerektomi
Histerektomi rahmin çıkarılmasıdır. Yumurtalıklar çıkarılabilir veya çıkarılmayabilir.
Bu işlem için, rahim karındaki bir kesiden veya vajinadan çıkartılabilir. Kullanılan yöntem myomların büyüklüğüne dayanır. Ağrı duyulmaması için, genel anestezi verilebilir, bu sizi uyutur, yada bölgesel anestezi kullanılabilir, bu vücudunuzun alt tarafındaki duyu hissini ortadan kaldırır. Bu işlemden sonra birkaç gün hastanede kalmanız gerekebilir.
Histerektomi aşağıdaki durumlarda gerekebilir:
- Ağrı ya da anormal kanama devam ederse
- Myomlar çok büyükse
- Diğer tedaviler mümkün değilse
Doktorunuz histerektomi yapılmanız gerektiğini düşünürse, öncelikle endometriumun (rahmin iç tabakası) hastalıkları gibi rahimle ilgili diğer sorunları dışlayacaktır. Histerektomi yapıldıktan sonra bir kadın artık çocuk sahibi olamaz.
Myomlar ve Gebelik
Gebe kadınların küçük bir kısmında myomlar vardır.
Gebelik sırasında myomların boyutunda artma olabilir. Bu büyümenin büyük kısmı rahme gelen kan akımından kaynaklanır. Gebeliğin vücut üzerine yüklediği diğer taleplerle de birleşerek, myomların büyümesi rahatsızlık, baskı hissi, yada ağrı oluşturabilir. Hastaların çoğunluğunda gebelikten sonra myomların boyutunda küçülme olur.
Myomlar şunların riskini artırabilir:
- Düşük (gebeliğin 20 haftadan önce sona ermesi durumu)
- Erken doğum
- Makat doğum (bebeğin baş aşağı durmak dışında bir pozisyonda olması)
Nadiren, büyük bir myom rahim ağzını kapatabilir yada bebeğin doğum kanalından geçişini engelleyebilir. Bu durumda sezaryen doğum yapılır. Olguların çoğunda, büyük bir myom bile gebelik sırasında rahim genişledikçe bebeğin yolundan çekilecektir. Büyük myomları olan kadınlar doğumdan sonra daha fazla kan kaybı yaşayabilirler.
Sıklıkla, myomların gebelik sırasında tedavi edilmeleri gerekmez. Ağrı yada rahatsızlık gibi belirtileriniz oluyorsa, doktorunuz istirahat verebilir. Bazen myomları olan gebe bir kadının ağrı, kanama yada erken doğum tehdidi nedeniyle bir süre hastanede kalması gerekebilir.
Sonuç Olarak
Myomlar kadınlarda oldukça sık görülen iyi huylu büyümelerdir. 35 yaş üzerindeki yaklaşık her dört ya da beş kadından birinde bulunur. Myomlar hiçbir belirtiye neden olmayabilir ve tedavi gerektirmeyebilir.
Myomlarınız varsa ya da geçmişte olduysa, doktorunuz tarafından düzenli bir şekilde kontrol edilmelisiniz. Düzenli kontroller yaptırmak ve uyarıcı belirtiler hakkında dikkatli olmak tedavi gerektirebilecek değişikliklerden haberdar olmanıza yardımcı olacaktır.
Doğum Kontrol Hapları İle İlgili Önemli Noktalar
- Düşük yada kürtajlardan sonra doğum kontrol hapına başlamak için süre geçmesine gerek yoktur, hemen başlanabilir.
- Bütün sigara içenlerde önerilmezken özellikle 35 yaş üzerinde sigara içenler kesinlikle kullanmamalıdır.
- Hipertansiyon (yüksek tansiyon) hastalarında ilk seçenek değildir, ancak kullanılabilecek başka yöntem yoksa kullanılabilir. (Tansiyon yüksekliği kontrol altındaysa ve aşırı yüksek değilse)
- Daha önceki gebeliklerinde tansiyon yüksekliği öyküsü olanlarda şu an tansiyon yükekliği yoksa kullanılabilir.
- Derin ven trombozu (damar tıkanıklığı) geçirmiş olanlarda asla kullanılmamalıdır.
- Kalp krizi öyküsü olanlar asla kullanmamalıdır.
- Serebrovasküler olay (beyin damarlarında tıkanıklık, inme) geçirenler asla kullanmamalıdır.
- Kolesterol yüksekliği aşırı derecede değilse OKS kullanılabilir.
- Migren hastaları fokal nörolojik semptomları (aura) yoksa kullanabilirler fakat auralı migrende kullanılmamalıdır.
- Epilepsi hastalığı OKS kullanmak için engel değildir
- Endometriozis hastaları kullanabilir, OKS’nin faydalı etkileri olabilir.
- Over kisti (yumurtalık kisti) olanlar kullanabilir, OKS’nin faydalı etkileri olabilir.
- Rahim ağzında iyi huylu lezyonları olanlar kullanabilir.
- Memede iyi huylu kist ve benzeri kitlesi olanlar kullanabilir, meme kanseri öyküsü olanlar kullanamaz.
- Myomu olan hastalar kullanabilir.
- Hipofiz adenomu (prolaktinoma) OKS kullanmaya engel değildir.
- Pelvik enfeksiyon geçirmiş hastalar kullanabilir.
- Diabet (şeker hastalığı) eğer böbrek, göz, damar gibi organlarda hasar yaratmamışsa OKS kullanmak için engel yaratmaz.
- Guatr (hipertroidi veya hipotroidi) OKS için engel teşkil etmez.
- Safra kesesi taşı OKS kullanmak için kesin engel teşkil etmemekle beraber, OKS bu taşları arttırabilir, dikkatli olmak gerekir.
- Siroz ve karaciğer tümörleri OKS için engel teşkil eder.
- Kansızlık (anemi), talasemi varlığında OKS kullanabilir. Orak hücreli anemide OKS kullanılabilir fakat ağrılı krizlere v.b neden olabilir.
- Rifampisin ve griseofulvin dışındaki antibiyotiklerin hemen hemen hepsi OKS ile etkileşime girmez ve kullananların ek korunma yapmasına gerek yoktur